Çevre dostu binalar enerji tasarrufu sağlıyor

Yazıyı paylaş:

Yeşil binalar hem çevreye hem de ekonomiye dost… Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği Başkanı Mehmet Sami Kılıç, 7 milyon konutun kentsel dönüşümünün sürdürülebilir kriterlere uygun bir şekilde yapılması durumunda 500 ila 800 milyar dolarlık bir enerji tasarruf sağlanabileceğini söyledi.

Doğayla uyumlu yeşil binalar, bulundukları bölgenin iklim koşullarına uygun, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş, doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı, ekosistemlere duyarlı yapılar olarak tarif ediliyor.

Yeşil binaların belgelendirilebilmesi amacıyla ilk defa yerli bir uygulama olarak hazırlanan Ulusal Yeşil Sertifika Sistemi “YeS-TR”, bina ve yerleşimlerin doğal kaynakları ve enerjiyi verimli kullanmasını ve çevreye olumsuz etkilerini azaltmayı hedefliyor.

Ayrıca “Yeşil Bina Sertifikası”, belirlenen standartlar çerçevesinde, yapının “yeşil bina” şeklinde tescil edilmesine olanak sağlıyor.

“Binalar suyun yüzde 40’ını tüketiyor, katı atıkların yüzde 50’sini üretiyor”

Yeşil binaların önemi ve Ulusal Yeşil Sertifika Sistemi ile ilgili AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği Başkanı Mehmet Sami Kılıç, binaların tasarrufa yönlendirilmesinin hem çevre hem de ülke ekonomisi açısından önemine değinerek “7 milyon konutun olduğu binaların kentsel dönüşümü söz konusu. Bu dönüşüm eğer sürdürülebilir kriterlerle yapılırsa, uzun vadede 500 ila 800 milyar dolarlık bir enerji tasarrufu sağlanabilir. Bu da ülke ekonomisine direkt katkı sağlayacak önemli bir miktar.” dedi.

Kılıç, şöyle devam etti:

“Amerikan Yeşil Binalar Konseyi’ne göre şu anda karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 40’ı binalardan kaynaklanıyor. Diğer yandan binalar suyun yüzde 40’ını tüketiyor, katı atıkların ise yüzde 50’sini üretiyor. Azımsanacak bir rakam değil. Herkesin bir barınma ihtiyacı var. Bunu azaltamayız ve bu ihtiyaç dünya nüfusuyla birlikte artacak. Buradaki sürdürülebilirlik kriteri, enerjisini verimli kullanan yani minimum enerji tüketen binalar. Bir kriter yağmur suyunun veya gri su dediğimiz duş ve küvetlerden, lavabolardan gelen suyun tekrar kullanımı ve arıtılmasıyken, başka bir kriter, binada kullanılan malzemenin yakın bir çevreden gelmesi. Diğer bir kriter ise o malzemelerin çevreci, sürdürülebilir ve yenilenebilir enerjiyle üretilmiş olması. Dünya bize sinyal verdikçe bu çıta daha da yükseliyor. 10 yıl önceki kriterlerle bugünkü kriterler aynı değil. Ülkemiz de zaten buna paralel olarak mevzuatları güncelliyor.”

Dünyada ve Türkiye’de LEED ve BREEAM gibi yeşil sertifika sistemlerinin kullanıldığını, bununla birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca hazırlanan Ulusal Yeşil Sertifika Sistemi “YeS-TR”nin bu sertifikalardan geri kalmayacak kriterlere sahip ulusal bir sertifika olduğunun altını çizen Kılıç, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız bu konuda üniversitelerle çalışarak bizim de katkılarımızla ‘Yeşil Bina ve Yerleşke Değerlendirme ve Sertifikasyon Sistemi’ çıkardı. Bazı netleşmesi gereken hususlar var, onlar da netleştikten sonra artık hayata geçecek.” diye konuştu.

“Hastaların iyileşme süresi kısalıyor”

Binalara sadece bina özelinde değil şehir ölçeğinde bakılması gerektiğini belirten Kılıç, binanın toplu taşımaya yakınlığının, bisiklet gibi alternatif taşıtları kullanma imkanı sunmasının veya etrafında insanların çıkıp nefes alabileceği yeşil alanların bulunmasının önemli olduğunu vurguladı.

Kılıç, şunları söyledi:

“Yapılan çalışmalarda, hastanelerin yeşil binada olmalarının, hastaların iyileşme süresini etkilediği açıkça gözüküyor. Avusturya’da mesela bu çalışma yapılmış. Hasta yatış miktarının yüzde 8,5 daha azaldığı görülmüş, iyileşme süresi yüzde 12 ile 15 kadar kısalmış. Açıkçası bu bağlamda baktığımız zaman yeşil binaların hem çevreye hem insan sağlığına faydası maddi konulardan daha da önemli.”

 

Türkiye’deki inşaat kriterlerinin yeşil binalara uygun olduğunu aktaran Kılıç, yeşil binaların maliyet açısından diğer binalardan çok büyük bir farkı olmadığını kaydetti.

Gayrimenkul satın alan kişilerin yeşil bina kriterlerini çok fazla göz önünde bulundurmadığı tespitini yapan Kılıç, “Başka türlü özellikler arıyor. Yani bence bu konu mutfaktaki beyaz eşyanın markasından daha önemli ve dolayısıyla burada baktığımız husus, ticari kısımda böyle bir istek var. İşverenler bunu böyle yapmak istiyor çünkü ülkemizde uluslararası firmalar da var. Onlar gelince ‘Böyle bir binada ben kiracı olmak istiyorum veya böyle bir binada bir ofisimin olmasını istiyorum’ diye ön koşul koyuyor.” değerlendirmesinde bulundu.

“Sürdürülebilir binalar yüzde 25 ila 50 enerji tasarrufu sağlıyor”

Kentlerin sürdürülebilir bir şekilde tasarlanıp, inşa edilip, işletilmesinin enerji tasarrufu açısından önemini işaret eden Kılıç, “Birleşmiş Milletler’in kalkınma raporuna göre dünyanın yüzde 65’i önümüzdeki 30 yılda kentlerde yaşayacak ki şu an yüzde 50’yi geçti. Türkiye’de ise bu oran zaten şu anda yüzde 70. Bunlar da enerji tüketiminin en büyük kaynağı. ABD’de yapılan bir çalışmaya göre, binaların sürdürülebilir olması enerjide yüzde 24 ila 50 tasarruf sağlıyor. Sürdürülebilir binalar atık konusunda yüzde 70, su kullanımında ise üçte bire varan oranda tasarruf sağlıyor. Kriterleri binalarımıza yerleştirmezsek tasarrufa geçemeyiz. Bunu azaltamayız. Bunu azaltamadığımız zaman da daha ciddi iklim krizleriyle karşı karşıya kalma riski olacaktır.” dedi.

Kılıç, gayrimenkul sektöründe sürdürülebilirliğin önemi ve aciliyeti üzerine Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği ev sahipliğinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı desteğiyle 7 Kasım’da İstanbul’da “Yeşil Binalar ve Şehirler Zirvesi” gerçekleştirecekleri bilgisini paylaşarak konuşmasını tamamladı.

 


BENZER YAZILAR