İstanbul, kentsel dönüşüm çalışmalarının kendini en çok hissettirdiği şehirlerin başında geliyor. Peki, kentsel dönüşüm faaliyetleri çerçevesinde şehir planlaması yapılırken iklim özellikleri de yeterince dikkate alınıyor mu?
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Duran Şahin, Türkiye’de kentsel dönüşüm çalışmaları çerçevesinde şehirler planlanırken jeolojik etütler yapılmasına karşın iklim özelliklerinin dikkate alınmadığını düşünenlerden… Prof. Dr. Ahmet Duran Şahin, her bina için jeolojik etüt yapıldığı gibi meteorolojik etüt de yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Yüksek yapılar rüzgârı engelliyor
İstanbul’un ana rüzgârların kuzey ve kuzeydoğudan estiğini belirten Şahin, Anadolu Ajansı’na konu ile ilgili verdiği demeçte şunları söyledi:
“İstanbul’un Karadeniz’den şiddetli ve güzel bir rüzgârı vardır. Bu rüzgârlar İstanbul’u bir anlamda güzelce süpürür, tertemiz hale getirir. O tertemiz hale getirdiği zaman İstanbul nefes alınabilecek, yaşanabilecek bir hale gelir. İstanbul’da tepelikler çukurluklar çok fazla olduğu gibi topografik etkilerden kaynaklanan durumlar da vardır. Ama temelde o rüzgâr akışının olması gerekir. Ancak ne yazık ki yüksek yapılar, örneğin Maslak’taki gökdelenler bir set, kale gibi İstanbul’un dış surları haline gelmiş, İstanbul’u kapatmışlar. Bu, rüzgârın tamamen engellenmesi anlamına gelir.
Yüksek yapılar Karadeniz’den gelen akışı, rüzgârı engelliyor. Rüzgâr engellenince yazın ciddi bir problem olan ‘ısı adası etkisi’ dediğimiz etki oluşuyor. İnsanlar bunalıyor. Yaz aylarında yüksek nem ve rüzgâr olmayınca insanların konfor seviyeleri düşüyor. Kış aylarında ise kirlilik oluşuyor. Şehre tamamen yüksek basınç alanı çöküyor ama bununla birlikte rüzgârları da kestiğinizde şehir daha kirli bir yapıya bürünüyor.”
Yüksek katlı binalar iklimi nasıl etkilemez?
Yüksek katlı bina yapılmasına karşı olmadığının da altını çizen Prof. Dr. Şahin, “Yüksek katlı binalar yine yapılabilir ama bunda rüzgârı göz önünde bulunduracaksınız. Binalar ciddi anlamda yüksek oldukları için türbülans oluşturarak rüzgârı kesiyor. Bu türbülans da zaten o bölgenin rüzgâr oluşumunu bozuyor, mikro ölçüde iklime etki edebiliyor. O da daha sonra sorunlara neden oluyor. Yüksek yapılar tabii ki olacaktır, kaçınılmazdır ama meteorolojik anlamda şehrin iklimine etki etmeyecek şekilde yapılması gerekiyor.” dedi.